Kategori arşivi: Konferanslarım

“Enerji ve Güvenlik Denkleminde Doğu Akdeniz” Konulu Tematik Panel

Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü tarafından koordine edilen Sahil Güvenlik Komutan Yardımcısı Tuğamiral Cengiz FİTOZ’un moderatörlüğünde, Ankara Üniversitesinden Prof.Dr.Sertaç Hami BAŞEREN’in, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesinden Prof.Dr. Levent AYDIN’ın ve Araştırmacı Yazar Nejat ÇOĞAL’ın konuşmacı olduğu “Enerji ve Güvenlik Denkleminde Doğu Akdeniz” konulu tematik panel düzenlenmiştir.

http://www.jsga.edu.tr/enerji-ve-guvenlik-denkleminde-dogu-akdeniz-konulu-tematik-panel-duzenlenmistir

Share This:

Konferans

Share This:

HUDER Seminer…

Araştırmacı-Yazar Nejat ÇOĞAL, Hukuki Araştırmalar Derneği HUDER Yönetim Kurulu’na Kıbrıs Konusunda seminer verdi…14.07.2017

Share This:

Nejat ÇOĞAL – Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F. Öğretim Görevlisi

Bu hafta itibariyle öğrencilerimizle son dersimizi de gerçekleştirdik hamdolsun. Bu vesileyle, başta Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F. Uluslararası Ticaret Bölümü 4. sınıf öğrencileri olmak üzere tüm öğrencilere, önümüzdeki hafta başlayacak finallerde başarılar diliyoruz…
Nejat ÇOĞAL
Gazi Üniversitesi
Öğretim Görevlisi

Share This:

Gazi Üniversitesi Akademi Kariyer Günleri

Araştırmacı-Yazar Nejat ÇOĞAL, Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F. Kariyer Yönlendirme Topluluğu’nun (KARYÖN) organize ettiği 10. Akademi Kariyer Günleri’nde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın kariyer imkanları üzerine, Gazili Gençlerle sohbet etti…

Share This:

Panel – Kıbrıs ve Batı Trakya

Araştırmacı-Yazar Nejat ÇOĞAL, Türk Ocakları Genel Merkezi ve Türkiye Kamu-Sen işbirliğiyle düzenlenen “Uluslararası Cenderede İki Türk Vatanı: Kıbrıs ve Batı Trakya Paneli” 26 Kasım 2016 Cumartesi günü Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi’nde gerçekleşti. Oturum başkanlığını Türk Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. A. Filiz Yavuz’un yaptığı panelde Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Soyalp Tamçelik, araştırmacı-yazar Nejat Çoğal, eski Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Av. Burhanettin Hakgüder ve Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Av. Necmettin Hüseyin konuşmacı olarak bulundu.

Kıbrıs ve Batı Trakya’nın Sorunları Bir Panel İle Masaya Yatırıldı

26 Kasım 2016

Kıbrıs ve Batı Trakya'nın Sorunları Bir Panel İle Masaya Yatırıldı

  • Yer
    Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi
  • Tarih
    26 Kasım 2016

Türk Ocakları Genel Merkezi ve Türkiye Kamu-Sen işbirliğiyle düzenlenen “Uluslararası Cenderede İki Türk Vatanı: Kıbrıs ve Batı Trakya Paneli” 26 Kasım 2016 Cumartesi günü Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi’nde gerçekleşti. Oturum başkanlığını Türk Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. A. Filiz Yavuz’un yaptığı panelde Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Soyalp Tamçelik, araştırmacı-yazar Nejat Çoğal, eski  Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı  Av. Burhanettin Hakgüder ve Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı  Av. Necmettin Hüseyin konuşmacı olarak bulundu.

 

KÜLTÜREL KİMLİK ÇATIŞMASI SORUN, ÜST SİYASİ KİMLİK ÇÖZÜM

 

Panelde ilk oalrak sözü alan Doç. Dr. Soyalp Tamçelik aslen Kıbrıslı bir Türk olduğunu belirterek sözlerine başladı. Kıbrıs meselesinin hamasetten uzak objektif yargılarla değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Tamçelik, 1878’den bu yana sorunun devam ettiğini aktardı. Özellikle toprak ve kıyı şeridi noktasında ciddi bir anlaşmazlık olduğunu belirten Tamçelik, Rumların 1974 yılının rövanşını almak istedillerini söyledi. Siyasi bir kimlik oluşmadığı sürece hiçbir birleşmenin sonucunun başarılı olamayacağını vurgulayan Tamçelik, adada yaşanan sıkıntıların çoğunun Rumların aksiyoner ve etkisel davranmalarından ötürü ortaya çıktığını söyledi ve buna binaen Türklerin tepkisel kaldıklarını ekledi. Bölgedeki asıl çatışmanın kültürel kimlik çatışması olduğunu söyleyen Tamçelik, diğer meselelerin ikinci planda kaldığını anlattı. Bu kimlik çatışmasının siyasal alana taşınması ile bölgenin uluslararası tanınırlık meselesinin sürekli masada olduğunu söyleyen Tamçelik, her iki tarafta da bencillik ve geçmiş için gelecekten öç alma durumunun olduğunu aktardı. Ada ile alakalı birçok anket çalışmasını gösteren ve analizlerini yapan Tamçelik, anketlere dayanarak en iyi ihtimalle federasyonla ve toplumsal, siyasi ve ekonomik ihtiyaçların karşılandığı durumda bir birlik olabileceğini söyledi ve bu isteniyorsa adada bir üst kimliğin oluşması gerektiğini vurguladı. Yaptığı değerlendirmelerde Rumlar ve Türklerin beklentilerinin ve isteklerinin her durumda çok farklı olduğunu ifade etti. Ardından sözü Nejat Çoğal’a bıraktı.

 

KIBRIS TÜRKLERİN SAVAŞARAK KAZANDIĞI SON TOPRAKTIR

 

Adada yıllardır barış görüşmelerinin sürdüğünün ve hiçbirinin başarılı olamadığını söyleyen Çoğal, Kıbrıs’ta tarafların referanduma gitme ihtimalinin olduğunu söyledi. Kıbrıs’ın Türklerin savaşarak kazandığı son toprak olduğunu ve stratejik öneminin büyük olduğunu söyleyen Çoğal Kıbrıs’ın ve görüşmelerin tarihi sürecini özetledi. Self determinasyon başvurularını, Rum baskısı, Yunan darbesini ve Kıbrıs Barış Harekatı sürecini anlatan Çoğal, GKRY’nin AB üyeliğinin işi çıkılmaz boyuta soktuğunu ekledi. AB’nin Türkiye’yi müzakereler sürecinde sürekli Kıbrıs üzerinden sıkıştırdığını söyleyen Çoğal, GKRY’nin çözüm parametereleri değişmediği sürece çözüme ulaşılamayacağını söyledi ve sözü Av. Necmettin Hüseyin’e bıraktı.

 

ONBİNLER SOKAKLARDA TÜRKÜM DİYE BAĞIRDI

 

Batı Trakya’nın tarihsel akıbetini özetleyen Hüseyin, Yunanistan’da varlığını devam ettiren tek azınlığın Batı Trakya Türkleri olduğunu aktardı. Batı Trakya’nın ilk kurulduğunda nüfusünün yüzde sekseninin Türk olduğunu fakat bugün yüzde kırkbeşlere kadar indiğini söyleyen Hüseyin, toprak mülkiyetinin de aynı oranda düştüğünü ekledi. Demografik değişimin gözle görüldüğünü söyleyen Hüseyin, Batı Trakya’nın 8578km2’lik alana sahip olduğunu da belirtti. İki tane müftülüklerinin olduğunu söyleyen Hüseyin 1974 harekatının bedelini Batı Trakyalıların çok kötü ödediğini ve hala ödediğini söyledi. Kıbrıs harekatında yenilen Yunanlıların bu sürecin acısını Batı Trakya’dan çıkardığını belirtti. Yunanistan’ın kimlik eritme politikalarına karşı onbinlerin sokağa çıkıp “Türküm” diye bağırdığını söyleyen Hüseyin, Dr. Sadık Ahmet’in çabalarının önemine değindi ve sözü selefi Hakgüder’e bıraktı.

 

ANAOKULUNDA TÜRK ÇOCUKLARA HAÇ ÇIKARTIRIYORLAR

 

Sözlerine Türk milletinin ferdi olarak bedel ödemekten gurur duyduğunu söyleyerek başlayan Hakgüder, Türklere ait okulların kapatıldığını ve yer yer ibadetlerinin engellendiğini aktardı. Yunanistan’ın kamulaştırma adı altında Batı Trakyalıların topraklarını ellerinden aldığını söyleyen Hakgüder, Batı Trakya halkının Yunan iç savaşında bile hükümetin yanında yer aldığını fakat buna rağmen Kıbrıs’ın bedelini ödediklerini söyledi. “Yunanistan’ın çoğu Türk’ü sırf Türk oldukları için vatandaşlıktan çıkardı ve ben de onlardan biriyim” diyen Hakgüder, hem AB’nin hem de Yunanistan’ın evrensel insan hakları ilkelerini çiğnediğini söyledi. Türklerin okul, özellikle de anaokul açma yasakları olduğundan ötürü ve anaokulu eğitiminin zorunlu olmasından dolayı Yunan teokratik anaokullarına giden Türk çocuklarına zorla haç çıkartma merasimleri yaptırıldığını söyleyen Hakgüder, Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur dedi ve panel sona erdi.

Konuşmaların ardından Türk Ocakları Genel Başkanı Mehmet Öz bir kapanış konuşması yaptı ve soru cevap kısmına geçildi. Programın sonunda konuşmacılara Türk Ocakları yayınlarından ve Türk Yurdu dergisi sayılarından oluşan bir set hediye edildi.

http://turkocaklari.org.tr/faaliyetdetay/325/kibris-ve-bati-trakya-nin-sorunlari-bir-panel-ile-masaya-yatirildi.html#.WDxp4AnwnUg.facebook

 

Share This:

Panel – Kıbrıs ve Batı Trakya

Araştırmacı-Yazar Nejat Çoğal, Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet ÖZ, Türk Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. A. Filiz Yavuz, Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Soyalp Tamçelik, Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Eski Genel Başkanı Av. Burhanettin Hakgüder ve Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Av. Necmettin Hüseyin ile birlikte… (Türk Ocakları Genel Merkezi ve Türkiye Kamu-Sen işbirliğiyle düzenlenen “Uluslararası Cenderede İki Türk Vatanı: Kıbrıs ve Batı Trakya Paneli” 26 Kasım 2016.)

Share This:

Panel – Kıbrıs ve Batı Trakya Paneli

Araştırmacı-Yazar Nejat ÇOĞAL, Türk Ocakları Genel Merkezi ve Türkiye Kamu-Sen işbirliğiyle düzenlenen “Uluslararası Cenderede İki Türk Vatanı: Kıbrıs ve Batı Trakya Paneli” 26 Kasım 2016 Cumartesi günü Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi’nde gerçekleşti. Oturum başkanlığını Türk Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. A. Filiz Yavuz’un yaptığı panelde Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Soyalp Tamçelik, araştırmacı-yazar Nejat Çoğal, eski Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Av. Burhanettin Hakgüder ve Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Av. Necmettin Hüseyin konuşmacı olarak bulundu.

Kıbrıs ve Batı Trakya’nın Sorunları Bir Panel İle Masaya Yatırıldı

26 Kasım 2016

Kıbrıs ve Batı Trakya'nın Sorunları Bir Panel İle Masaya Yatırıldı

  • Yer
    Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi
  • Tarih
    26 Kasım 2016

Türk Ocakları Genel Merkezi ve Türkiye Kamu-Sen işbirliğiyle düzenlenen “Uluslararası Cenderede İki Türk Vatanı: Kıbrıs ve Batı Trakya Paneli” 26 Kasım 2016 Cumartesi günü Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi’nde gerçekleşti. Oturum başkanlığını Türk Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. A. Filiz Yavuz’un yaptığı panelde Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Soyalp Tamçelik, araştırmacı-yazar Nejat Çoğal, eski  Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı  Av. Burhanettin Hakgüder ve Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı  Av. Necmettin Hüseyin konuşmacı olarak bulundu.

 

KÜLTÜREL KİMLİK ÇATIŞMASI SORUN, ÜST SİYASİ KİMLİK ÇÖZÜM

 

Panelde ilk oalrak sözü alan Doç. Dr. Soyalp Tamçelik aslen Kıbrıslı bir Türk olduğunu belirterek sözlerine başladı. Kıbrıs meselesinin hamasetten uzak objektif yargılarla değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Tamçelik, 1878’den bu yana sorunun devam ettiğini aktardı. Özellikle toprak ve kıyı şeridi noktasında ciddi bir anlaşmazlık olduğunu belirten Tamçelik, Rumların 1974 yılının rövanşını almak istedillerini söyledi. Siyasi bir kimlik oluşmadığı sürece hiçbir birleşmenin sonucunun başarılı olamayacağını vurgulayan Tamçelik, adada yaşanan sıkıntıların çoğunun Rumların aksiyoner ve etkisel davranmalarından ötürü ortaya çıktığını söyledi ve buna binaen Türklerin tepkisel kaldıklarını ekledi. Bölgedeki asıl çatışmanın kültürel kimlik çatışması olduğunu söyleyen Tamçelik, diğer meselelerin ikinci planda kaldığını anlattı. Bu kimlik çatışmasının siyasal alana taşınması ile bölgenin uluslararası tanınırlık meselesinin sürekli masada olduğunu söyleyen Tamçelik, her iki tarafta da bencillik ve geçmiş için gelecekten öç alma durumunun olduğunu aktardı. Ada ile alakalı birçok anket çalışmasını gösteren ve analizlerini yapan Tamçelik, anketlere dayanarak en iyi ihtimalle federasyonla ve toplumsal, siyasi ve ekonomik ihtiyaçların karşılandığı durumda bir birlik olabileceğini söyledi ve bu isteniyorsa adada bir üst kimliğin oluşması gerektiğini vurguladı. Yaptığı değerlendirmelerde Rumlar ve Türklerin beklentilerinin ve isteklerinin her durumda çok farklı olduğunu ifade etti. Ardından sözü Nejat Çoğal’a bıraktı.

 

KIBRIS TÜRKLERİN SAVAŞARAK KAZANDIĞI SON TOPRAKTIR

 

Adada yıllardır barış görüşmelerinin sürdüğünün ve hiçbirinin başarılı olamadığını söyleyen Çoğal, Kıbrıs’ta tarafların referanduma gitme ihtimalinin olduğunu söyledi. Kıbrıs’ın Türklerin savaşarak kazandığı son toprak olduğunu ve stratejik öneminin büyük olduğunu söyleyen Çoğal Kıbrıs’ın ve görüşmelerin tarihi sürecini özetledi. Self determinasyon başvurularını, Rum baskısı, Yunan darbesini ve Kıbrıs Barış Harekatı sürecini anlatan Çoğal, GKRY’nin AB üyeliğinin işi çıkılmaz boyuta soktuğunu ekledi. AB’nin Türkiye’yi müzakereler sürecinde sürekli Kıbrıs üzerinden sıkıştırdığını söyleyen Çoğal, GKRY’nin çözüm parametereleri değişmediği sürece çözüme ulaşılamayacağını söyledi ve sözü Av. Necmettin Hüseyin’e bıraktı.

 

ONBİNLER SOKAKLARDA TÜRKÜM DİYE BAĞIRDI

 

Batı Trakya’nın tarihsel akıbetini özetleyen Hüseyin, Yunanistan’da varlığını devam ettiren tek azınlığın Batı Trakya Türkleri olduğunu aktardı. Batı Trakya’nın ilk kurulduğunda nüfusünün yüzde sekseninin Türk olduğunu fakat bugün yüzde kırkbeşlere kadar indiğini söyleyen Hüseyin, toprak mülkiyetinin de aynı oranda düştüğünü ekledi. Demografik değişimin gözle görüldüğünü söyleyen Hüseyin, Batı Trakya’nın 8578km2’lik alana sahip olduğunu da belirtti. İki tane müftülüklerinin olduğunu söyleyen Hüseyin 1974 harekatının bedelini Batı Trakyalıların çok kötü ödediğini ve hala ödediğini söyledi. Kıbrıs harekatında yenilen Yunanlıların bu sürecin acısını Batı Trakya’dan çıkardığını belirtti. Yunanistan’ın kimlik eritme politikalarına karşı onbinlerin sokağa çıkıp “Türküm” diye bağırdığını söyleyen Hüseyin, Dr. Sadık Ahmet’in çabalarının önemine değindi ve sözü selefi Hakgüder’e bıraktı.

 

ANAOKULUNDA TÜRK ÇOCUKLARA HAÇ ÇIKARTIRIYORLAR

 

Sözlerine Türk milletinin ferdi olarak bedel ödemekten gurur duyduğunu söyleyerek başlayan Hakgüder, Türklere ait okulların kapatıldığını ve yer yer ibadetlerinin engellendiğini aktardı. Yunanistan’ın kamulaştırma adı altında Batı Trakyalıların topraklarını ellerinden aldığını söyleyen Hakgüder, Batı Trakya halkının Yunan iç savaşında bile hükümetin yanında yer aldığını fakat buna rağmen Kıbrıs’ın bedelini ödediklerini söyledi. “Yunanistan’ın çoğu Türk’ü sırf Türk oldukları için vatandaşlıktan çıkardı ve ben de onlardan biriyim” diyen Hakgüder, hem AB’nin hem de Yunanistan’ın evrensel insan hakları ilkelerini çiğnediğini söyledi. Türklerin okul, özellikle de anaokul açma yasakları olduğundan ötürü ve anaokulu eğitiminin zorunlu olmasından dolayı Yunan teokratik anaokullarına giden Türk çocuklarına zorla haç çıkartma merasimleri yaptırıldığını söyleyen Hakgüder, Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur dedi ve panel sona erdi.

 

Konuşmaların ardından Türk Ocakları Genel Başkanı Mehmet Öz bir kapanış konuşması yaptı ve soru cevap kısmına geçildi. Programın sonunda konuşmacılara Türk Ocakları yayınlarından ve Türk Yurdu dergisi sayılarından oluşan bir set hediye edildi.

http://turkocaklari.org.tr/faaliyetdetay/325/kibris-ve-bati-trakya-nin-sorunlari-bir-panel-ile-masaya-yatirildi.html#.WDxp4AnwnUg.facebook

 

 

Share This:

Panel-Nejat ÇOĞAL, Prof.Dr. Erol GÜNGÖR’ü Anma Panelinde Konuştu…

Nejat ÇOĞAL, Prof.Dr. Erol GÜNGÖR’ü Anma Panelinde Konuştu…

Ocakbaşı Sohbetlerinde Erol Güngör’ün Fikir Dünyası Değerlendirildi

23 Nisan 2016
Yer
Türk Ocakları Galip Erdem Salonu
 Ocakbaşı Sohbetlerinde Erol Güngör'ün Fikir Dünyası Değerlendirildi

Türk Ocakları Genel Merkezi’nin her hafta düzenli olarak gerçekleştirdiği Ocakbaşı sohbetlerinde bu hafta Türk düşünce hayatının ve Türk milliyetçiliğinin önemli ismi Prof. Dr. Erol Güngör’ün 33. vefat yıldönümü münasebetiyle “Nesillerin Gözüyle Prof. Dr. Erol Güngör” başlıklı bir panel gerçekleştirildi. Oturum başkanlığını Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Özarslan’ın yaptığı panele konuşmacı olarak araştırmacı yazar Nejat Çoğal ve Genç Akademisyenler Derneği Başkanı Murat Emre Şahin katıldı. Açılış konuşmasını gençlik kolları yönetim kurulu üyesi Avnullah Resul Özgişi yaptı.

 

Prof. Dr. Ersin Özarslan, Erol Güngör’ün yaşantısından örnekler verdikten sonra sözü Murat Emre Şahin’e bıraktı. Şahin, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladı ve Prof. Dr. Erol Güngör’ü rahmetle andı. Erol Güngör’ün en fazla üzerinde durduğu konuları İslamiyet, muhafazakârlık, tarih, kültür, milliyet ve medeniyet olarak sıralayan Şahin, meselelere yaklaşımda endişeden ziyade ilmi bakış açısının önemini vurguladı. Şahin, sosyal bilimlerde en karmaşık kavramlardan birisinin kültür kavramı olduğunu, kültür ve medeniyet kavramının Batı’da ve Avrupa’da ciddi araştırmalara konu olmasına karşın Türkiye’de bu araştırmaların sınırlı olduğunu söyledi. Kültür kavramının Türkiye’deki üç farklı anlamına değinen Şahin, bunları estetik, etnografik ve sembolik olarak ayırdı. Şahin, önemli düşünürlerce kültür kavramının yaşam tarzı olarak ele alındığını ifade ederken kültürün tarihsel birikime ve tecrübeye dayandığını ifade etti. Şahin, Erol Güngör’ün, tarihi bir bütün olarak gördüğünü ve Türk kültürünü de dünyanın en zengin kültürlerden biri olarak tanımladığını söyledi. Ziya Gökalp’in hars, kültür ve medeniyet tanımlarını aktaran Şahin, Erol Güngör’ün bu kavramları Ziya Gökalp gibi belirgin bir şekilde ayırmadığı ifade etti. Şahin, Erol Güngör’e göre kültürün tarihi bir değişimin ürünü olduğunu ve eskisi yenisi olamayacağını vurguladı. Ziya Gökalp, Yılmaz Özakpınar, Nevzat Kösoğlu, Mümtaz Turhan gibi önemli düşünürlerin kültür ve medeniyet hakkındaki fikirlerini tahlil eden Şahin, Erol Güngör’ün kültür ve medeniyet hakkındaki görüşlerini ön planda tuttu. Murat Emre Şahin’in konuşmasının ardından Prof. Dr. Ersin Özarslan, sözü araştırmacı yazar Nejat Çoğal’a verdi.

 

Nejat Çoğal, Erol Güngör’ün kısa ömrüne çok sayıda kitap ve sayısız makale sığdırdığını ifade ederek konuşmasına başladı. Erol Güngör’ün, eserlerinde problemleri ortaya koymakla kalmadığını aynı zamanda çözüm önerileri sunduğunu söyleyen Çoğal, Güngör’ün fikir dünyasında Ziya Gökalp, Dündar Taşer, Hüseyin Nihal Atsız, Hilmi Ziya Ülken gibi düşünürlerin önemli yeri olduğundan bahsetti. Çoğal, Erol Güngör’ün tarih ve dili milliyetçilik için çok önemli gördüğünü aktarırken, düşünce ikliminin tahtına kültürü oturttuğunu ifade etti. “Türk milliyetçiliği Erol Güngör için bir ilim ve kültür meselesidir” diyen Çoğal, Güngör’e göre milliyetçilikle milli tarihin doğuşunun eş zamanlı olduğunu vurguladı. Çoğal, Erol Güngör’ün Osmanlı’yı yaratıcı gücümüzün en büyük sembolü olarak ifade ettiğini aktardı. “Milli kültürün devamlılığına büyük önem veren Güngör, bir başkasını model almayacak kadar orijinal bir kültürümüz olduğunu söyler” diyen Çoğal, Erol Güngör’ün Türk milliyetçilerinin görevini vurguladığı şu sözüyle konuşmasını bitirdi: “Biz Türk kültürünü yeniden kurmak mecburiyetindeyiz. Bu yolda kaybedilecek bir saniyemiz bile yoktur”

 

Araştırmacı yazar Nejat Çoğal’ın konuşmasının ardından Prof. Dr. Ersin Özarslan konu hakkındaki fikirlerini beyan ettikten sonra panel son buldu.

 

Haber: Hilal Süyümbike MARAŞ

Share This:

Konferans-Araştırmacı-Yazar Nejat ÇOĞAL, Türk Ocakları Akademik Kurulu’nda Konuştu…

Araştırmacı-Yazar Nejat ÇOĞAL, Türk Ocakları Akademik Kurulu’nun geleneksel konferans etkinliklerinde, “Kıbrıs’ta Çözüm Mümkün mü?” konusunda sohbet etti…

Kıbrıs’ta Çözüm Mümkün mü?

Türk Ocakları Çankaya Şubesi’nin “Cuma Gecesi Sohbetleri” programı kapsamında 18 Şubat 2016 günü saat 19.00’da Genel Merkez binasında gerçekleştirilen “Kıbrıs’ta Çözüm Mümkün mü?” isimli programa Yazar, Nejat Çoğal konuk oldu.

Programa Kıbrıs’ın tarihsel geçmişinden kısaca bahsederek başlayan Sayın Nejat Çoğal, Kıbrıs’ta çözüm mümkün mü? Sorusu kapsamında, özellikle üç sorunun cevabını aramaya çalışacağını, bunların ise:

1- Kıbrıs’ta çözülmeye çalışılan problem nedir?

2- Ada’da taraflar nasıl bir çözüm istemektedir?

3- Elli yıldır çözülemeyen Kıbrıs Meselesinin şimdi, aylar içinde çözülmesi mümkün müdür? Olduğundan bahsederek. Konuşmasına Kıbrıs’ta problemin ne olduğu? Sorusunu cevaplandırarak devam etti.

Çoğal, “Kıbrıs’ta problem; Zürih ve Londra Anlaşmaları ile tesis edilen 1960 Ortak Kıbrıs Cumhuriyetinin, 1963 yılında Rumlar tarafından yıkılması ve Kıbrıslı Türklerin bu devlet mekanizmasından tamamen dışlanarak, tedhiş ve katliamlara maruz bırakılmasıdır. Kıbrıs’ta problem, GKRY’nin, uluslararası camia tarafından Ada’nın meşru hükümeti olarak kabul edilmesidir. Kıbrıs’ta problem, Rumların haksız bir şekilde AB üyesi yapılmış olmasıdır. Kıbrıs’ta problem, Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini tanımaması ve Kıbrıs Türk Halkını azınlık olarak görmesidir.” Dedi.

Nejat Çoğal, Kıbrıs’ta tarafların nasıl bir çözüm istediği? Sorusuna ise: “Kıbrıs’ta taraflar, birbirinden tamamen farklı çözümler istemektedirler. Kuşkusuz bu farklılık, tarafların probleme farklı teşhisler koymalarından kaynaklanmaktadır. Türkiye ve Kıbrıs Türk Halkının meseleye bakışı ve çözüm parametreleri oldukça basittir ve BM ile aynı doğrultudadır. Buna göre, Kıbrıs’ta çözüm; BM çatısı altında, BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu çerçevesinde, adadaki gerçekler temelinde, iki eşit halk ve iki kurucu devlet tarafından oluşturulacak yeni bir ortaklıkla bulunacaktır. Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi devam edecektir. Rumların çözüm beklentileri ise tamamen farklıdır. Buna göre Kıbrıs Rum tarafı çözümü, yeni bir ortaklıkta değil, Rumların egemenliğindeki sözde Kıbrıs Cumhuriyeti çatısı altında olacaktır. GKRY eski Lideri Hristofyas ‘Bize söylemek istedikleri gibi yeni ortaklık yoktur, yeni devlet yoktur. Yeni bir devlet haline dönüşecek olan Kıbrıs cumhuriyetidir.’ Demiştir. Yine, Eski Rum Liderlerden Papadopulos ise, ‘Ben halkımdan bir devlet teslim aldım. Onu topluma dönüştüremem’ demiştir. Ayrıca, Rumlar’a göre Garanti ve İttifak Anlaşmaları yürürlükten kalkacak, Ada’daki Türk Askeri geri çekilecek, onbinlerce yerleşik Türkiye’ye dönecektir.” Diyerek konuşmasına devam etti.

Kıbrıs’ta yürütülen kapsamlı çözüm müzakerelerinin başarı şansını azaltan ana sebeplerden bahseden Çoğal, “Görüşmelerin başarı şansını azaltan en önemli faktör, Hristofyas’ın ‘Biz sessiz ve özlü çalışırız.’ Şeklinde özetlediği ikiyüzlü Rum ve Yunan politikalarıdır. Kıbrıs’ta yürütülen kapsamlı çözüm görüşmelerinin başarıyla sonuçlanmasını engelleyen bir diğer faktör ise görüşmelerin ‘her konuda anlaşma sağlanmadan, hiçbir konuda anlaşma sağlanmış sayılmayacağı’ prensibiyle yürütülmesidir. Rum tarafı, güvenlik ve garantörlük sisteminin devam etmesini istememekte ve AB’nin garantörlüğünü yeterli görmektedir. Türk tarafı ise Türkiye’nin garantörlüğünü vazgeçilmez kabul etmektedir. Türk tarafı, mülkiyet konusunun takas ve tazminat yöntemiyle toplu olarak çözümünden yanayken, Rum tarafı bu konunun bireysel olarak ve iade yöntemiyle çözülmesinde ısrar etmektedir. Ayrıca, Türk tarafı müzakereleri takvime bağlamayı ve uluslararası toplumun sürece hakemlik yapmasını savunurken, Rum tarafı buna şiddetle karşı çıkmaktadır. Rum ve Yunan tarafı, ‘tek egemenlik’, ‘tek vatandaşlık’ ve ‘tek uluslararası kişilik’ gibi temel kavramlara, tamamen Rum egemenliğini çağrıştıran anlamlar yüklemektedirler. Uluslararası toplum, GKRY’ni meşru Kıbrıs Hükümeti olarak tanımaktadır. Rum tarafı haksız bir şekilde AB üyesi yapılmıştır.” Dedi.

Çoğal, bu olumsuzlukların bir arada değerlendirdiğinde üçüncü soru olan “Elli yıldır çözülemeyen Kıbrıs Meselesinin, aylar içinde çözülmesi mümkün müdür? Cevabını da aslında tahmin etmiş olduğumuzdan yani, Kıbrıs Rum tarafının çözüm parametrelerini değiştirmeyeceği için, Kıbrıs’ta yakın zamanda bir çözümün mümkün olmadığından bahsederek; Şubat 2013 ayında Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan Rum Lider Dimitris Anatasiadis ile müzakere yürüten Nisan 2015 ayında K.K.T.C. Cumhurbaşkanı olan Mustafa Akıncı’ya ise şu hususları:

– Kıbrıs Türk Halkının yakın geçmişte yaşadığı acı olayları,

– Türkiye’nin, Ada’daki kalıcı barış ve huzur ortamının yegane teminatı olduğunu,

– Ana Vatansız bir KKTC’nin var olamayacağını,

– Türkiye’nin Ada üzerindeki garantörlük hak ve yetkisinin, KKTC’deki göçmenler ile Ada’daki Türk Askeri varlığının asla tartışma konusu yapılamayacağını,

– Türkiye’nin tam üye olmadığı bir Avrupa Birliği’nin, Kıbrıs Türklerinin meşru ve temel hak ve çıkarlarını güvence altına alacak bir çözüm bulmasının mümkün olmadığını,

– Sessiz ve özlü çalışan klasik Rum/Yunan siyasetinde hiçbir değişiklik olmadığını, olmayacağını,

– Enosis hayalinin çöpe atılmadığını, atılmayacağını,

– Anastasiadis’in bir Klerides’ten veya Hristofyas’tan hiçbir farkının bulunmadığını,

– İhtiyatlı bir iyimserlik içerisinde müzakere yürütülmesi gerektiğini,

Türk Ocakları çatısı altında bir kez daha hatırlatmak gerektiğini söyledi.

Nejat Çoğal, “Nihayet, bilinmelidir ki Kıbrıs meselesi sonsuza dek masada kalamaz. Bu nedenle, makul bir süre içerisinde, Kıbrıs’ta adil, kapsamlı ve kalıcı bir çözüme ulaşılamadığı takdirde                   -gerçekleşmesi mümkün görünmemektedir- mevcut statünün devamını, yani K.K.T.C.’nin uluslararası toplum tarafından tanınmasını sağlamanın en doğru yol olacağını da tüm tarafların dikkatine sunmak isteriz.” Diyerek konuşmasını bitirdi.

Program soru, cevap ve katılımcılara ikramlar ile sona erdi.

http://turkocaklari.org.tr/sayfa/6247/cankaya-subesinden-kibris-ta-cozum-mumkun-mu-konferansi.html#.VseJscboeU4.facebook

 

 

Share This: