Etiket arşivi: DAVOS

KÜRESEL KRİZİN GÖLGESİNDE DAVOS ZİRVESİ

 

Dünya Ekonomi Forumu (WEF) 2008 yılı olağan toplantısı 23 Ocak tarihinde İsviçre’nin Davos kasabasında başladı. 23–27 Ocak tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan ve 26 Ocak’ta düzenlenecek bir toplantıda Türkiye’de izlenen ekonomi ve dış politika konularının da ele alınacağı Zirve’ye devlet ve hükümet başkanları, bakanlar, iş dünyasının üst düzey yöneticileri ile sanat ve medya dünyasından yaklaşık 2500 temsilci katılıyor.

Bu yıl ev sahipliğini Türkiye ve Fransa’nın yaptığı Zirveye Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılması planlanıyordu ancak ani bir kararla katılım programı iptal edildi. Açılış konuşmasını ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın yaptığı Foruma Devlet Bakanları Mehmet Şimşek ile Mehmet Aydın, Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Enerji Bakanı Hilmi Güler ile Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz da katılmaktadır. Katılımcılar arasında Pakistan Cumhurbaşkanı Müşerref, İngiltere eski Başbakanı Blair, Bill Gates, Ürdün Kraliçesi Rania ve Bono da yer almaktadır.

Geçtiğimiz senelerde olduğu gibi bu yıl da Doğuş grubu tarafından düzenlenecek olan ve Türkiye’nin küreselleşme sürecindeki ekonomik ve siyasal varlığının tartışılacağı geleneksel resepsiyona ise Türkiye ve dünyanın ekonomi ve siyaset alanındaki üst düzey temsilcileri katılıyor. Türkiye’den 240 civarında katılımcının bulunacağı ve Program süresince düzenlenecek toplam 700 panelin 20 sinde Türkiye’nin konu olacağı Davos Zirvesi, Türkiye’nin tanıtımı açısından büyük bir fırsat olarak değerlendirilmektedir.

İlk toplantısını 1971 yılında yapan ve çevreden-ekonomiye, İslam-Batı diyaloğunun geliştirilmesinden uluslar arası terörizme kadar geniş bir yelpazede küresel sorunların tartışılıp çözüm yollarının arandığı Davos Zirvelerinin bu yılki ana teması “İşbirliğine Dayalı Yenilikçiliğin Gücü” (The Power of Collaborative Innovation) olarak belirlenmiştir. Ancak, ABD’den kaynaklanan ve hızla tüm dünyaya yayılan bir ekonomik krizin hemen arkasından gerçekleştiriliyor olması, Zirve’de daha çok ekonomik kriz ile ilgili konuların gündeme geleceğini işaret etmektedir. Zira “kara pazartesi” olarak da isimlendirilen 21 Ocak günü Avrupa ve Asya borsalarında 11 Eylül’den sonraki en büyük düşüşler yaşanmış, ilk iki günde bu değer kaybı %6 nın üzerinde gerçekleşmiştir. Türkiye ekonomisini de etkileyen bu küresel krizin hemen ardından Amerikan Merkez Bankası FED’in gösterge faiz oranlarında olağanüstü bir şekilde 75 baz puanlık indirime gitmesi bile krizi sonlandırmaya yetmemiştir. ABD hükümetinin 150 milyar dolarlık vergi indirimi paketinin ekonomide ne derece bir canlanmaya yol açacağını ise önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Ana teması “İşbirliğine Dayalı Yenilikçiliğin Gücü” olarak belirlenen 2008 Davos Zirvesinin bu yıl beş alt kavramsal teması olacaktır. Bunları; işletme, ekonomi ve finans, siyasi ve iktisadi coğrafya, bilim ve teknoloji, değerler ve toplum olarak ifade etmemiz mümkündür.

Davos zirvesinin genel olarak iki türlü düzenlendiğini görmekteyiz. Bunlardan birincisi, ekonomik krizlerden çıkış yollarının tartışıldığı zirveler, ikincisi ise çevre gibi ekonomi dışındaki konuların tartışıldığı zirveler. Ekonominin rayında gittiği 2007 yılında yapılan zirvede iklim değişikliği konusu işlenmişti. Ancak, her ne kadar ana teması “İşbirliğine Dayalı Yenilikçiliğin Gücü” olsa da, 2008 zirvesinin, özellikle ABD ekonomisinde yaşanan durgunluktan kaynaklanan ve ABD, Avrupa ve Asya piyasalarında sert bir şekilde hissedilen dalgalanmanın etkisinde kalacağı düşünülmektedir. Nitekim ilk gün yapılan toplantılarda küresel ekonomik krizin gündeme damgasını vurduğunu görmekteyiz.

Netice itibariyle, küreselleşme karşıtlarının sesine kulak vermeksizin globalleşme yolunda hızla ilerlemesini sürdüren dünyamızın gittikçe evrensel bir nitelik kazanan sorunlarının tartışılıp, çözüm yollarının arandığı bir platform olarak değerlendirilen Dünya Ekonomi Forumlarının, daha iyi bir dünya idealini gerçekleştirmede ne kadar başarılı olacağını görebilmek için beklemeye devam etmemiz gerektiği aşikârdır.

http://www.turkocagi.org.tr/modules.php?name=Yorumlar&pa=showpage&pid=54

Share This:

DAVOS ZİRVESİNİN ARDINDAN

 
İsviçre’nin Davos kasabasında yapılan Dünya Ekonomi Forumu (World Economic Forum) 26 Ocak 2008 tarihinde Türkiye ve Fransa’nın düzenlediği gala geceleriyle sona erdi.  Ana teması “İşbirliğine Dayalı Yenilikçiliğin Gücü” olan zirveye“Küresel Krizin Gölgesinde Davos Zirvesi” başlıklı yazımızda da belirttiğimiz gibi, küresel ekonomik kriz damgasını vurmuştur. Öyle ki zirvenin açılış konuşmasını yapan ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, ağırlıklı olarak, kendi ülkesinde başlayan ve dünyaya yayılan ekonomik kriz dalgasından bahsetmiş, ABD’nin küresel ekonominin motoru olmaya devam edeceğini ve krizi de yine ABD’nin çözebileceğini söylemiştir.

Buna karşın, küresel piyasalarda yaşanan krizin çözümünün likidite fazlası olan Çin ve Hindistan’dan bekleniyor olması, “Yükselen Pazar” olarak ifade edilen bu ülkelerin, küresel ekonominin büyümesine katkıda bulunan iki önemli aktör olduklarını ortaya koymaktadır.

Ayrıca, Şanghay İşbirliği Örgütü vasıtasıyla, Çin’i de yanına alarak, Amerika’nın hakim olduğu tek kutuplu dünya düzenine karşı bayrak açan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Davos’a gelmesine rağmen ortalıkta hemen hemen hiç gözükmemesi, Rusya’nın çok kutuplu yeni bir dünya düzeni oluşturma projesini hız kesmeden uygulamaya devam ettiğini göstermektedir.

Türkiye açısından bakıldığında ise, bazı bakanlar, merkez bankası başkanı ve iş dünyasının bir numaralı isimlerinin katıldığı Zirvede, daha ziyade ülkemizin enerji koridoru konumu ile sermaye piyasalarında yaşanan krizden nasıl etkileneceği hususlarının ön plana çıktığını görmekteyiz.

Öte yandan, küreselleşmeyi aslında kapitalizmin globalleşmesi olarak gören Dünya Sosyal Forumu’nun ilan ettiği 26 Ocak Küresel Eylem Günü dolayısıyla, Türkiye Sosyal Forumu tarafından İstanbul, Ankara ve İzmir’de, Davos karşıtı eylemler yapıldığını da burada belirtmemizde yarar bulunmaktadır.

Küresel ticaretin, neo-liberal siyasetin ve akademik kapitalizmin başkenti olarak nitelendirilen Davos Zirvelerinin aslında bir zenginler kulübü olarak “dünyayı daha iyi bir konuma getirme” idealini gerçekleştirmede ne kadar samimi olduğu da ayrı bir tartışma konusu olarak karşımızda durmaktadır. Örneğin, kapalı kapılar ardında yapılan enerji görüşmeleri, acaba yoksul insanların refah seviyelerinin artırılmasını mı amaçlıyordu? Petrol fiyatlarının 100 dolara dayanması veyahut Dünyanın önde gelen gaz üreticisi ülkeleri İran, Rusya, Katar ve Cezayir’in bir araya gelerek OPEC benzeri GAZOPEC adlı bir birlik oluşturmak suretiyle doğalgaz piyasasında tekel oluşturma projeleri mi daha iyi bir dünya oluşturma hedefine hizmet edecektir.

Diğer taraftan, Zirveye katılan Bill Gates’in 21. yüzyılın kapitalizmini, yoksullara da hizmet edebilen “yaratıcı kapitalizm” olarak adlandırmasının, globalleşmenin sosyal, kültürel ve insani boyutunun da olduğu varsayımıyla, küreselleşme karşıtlarını susturmaya yönelik bir arayış olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Aksi halde, UNICEF’in, Davos Zirvesi arifesinde bir basın toplantısıyla dünya kamuoyuna duyurduğu, Afrika ülkelerinde sağlık şartlarının iyiye değil, bilakis kötüye gittiği, İsveç’te doğan her 350 çocuktan sadece birinin ölmesine karşılık, Afrika ülkelerinde doğan her 4 çocuktan birinin 5 yaşına bile gelmeden ölüme sürüklendiği tespitinde bulunan “Dünya Çocuklarının Durumu 2008 Raporu” nun gündeme bomba gibi düşmesi gerekirdi. Davos’ta şüphesiz bir gündem değişikliği yaşanmış ancak bu gündem sapması ne yazık ki sadece Amerikan ekonomisinin resesyona girme ihtimalinin nasıl ortadan kaldırılacağı hususu üzerinde odaklanmıştır.

Kuşkusuz, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen fikir önderlerinin, devlet ve siyaset adamlarının ve iş dünyasının üst düzey temsilcilerinin bir araya gelmek suretiyle gerek kendi millî meselelerini ve gerekse küresel nitelik arz eden sorunları tartışıp çözüm yolları üretme gayretlerinin teorik anlamda yadırganacak bir tarafı yoktur. Ancak, Afrika’da kötüye giden sağlık koşullarının ve yaşanan açlık probleminin, milyonlarca dolara mal olan böylesi bir organizasyonda ne düzeyde ele alındığı hususu da merak konusudur. Eğer Dünya Ekonomi Forumu, sadece gelişmiş batı ülkelerinin ortaya çıkardığı sorunlar temelinde dünya gündemini belirleyen, küresel sermaye sahiplerinin yeni iş fırsatları yakalamaları için uygun bir ortam sağlayan, kapalı kapılar ardında görüşmeler yapılan bir zenginler kulübü olarak kabul edilecekse, merakımızın bağışlanmasını istemek yerinde bir hareket olacaktır.

http://www.turkocagi.org.tr/modules.php?name=Yorumlar&pa=showpage&pid=57

Share This: