dersa tarafından yazılmış tüm yazılar

Kitaplarım

http://www.inkilap.com/yazar/nejat-cogal-/189879

http://www.inkilap.com/nejat-cogal/kibrista-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci/394665

http://www.inkilap.com/nejat-cogal/abnin-turkiye-paradoksu/397712

http://www.idefix.com/kitap/abnin-turkiye-paradoksu-nejat-cogal/tanim.asp?sid=MKNMRTBH1B2TQWHFS4JG

http://www.idefix.com/kitap/kibrista-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci-nejat-cogal/tanim.asp?sid=P24L4O65HN6N4AV3LF79

http://www.kabalci.com.tr/nejat-cogal-w73086.html

http://www.kabalci.com.tr/sage-yayincilik/nejat-cogal/ab-nin-turkiye-paradoksu-9786054384433.htm

http://www.kabalci.com.tr/sage-yayincilik/nejat-cogal/kibris-ta-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci-9786054384150.htm

http://www.kitapmatik.com.tr/kitap/kibris-ta-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci-p487376.html

http://www.kitapambari.com/kitap/nejat-cogal-kitaplari-wr89841.html

http://www.kitapambari.com/kitap/kibris-ta-nafile-cozum-arayislari-p518563.html

http://www.kitappinari.com/kitap/kibris-ta-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci-p488053.html

http://www.dunyakitap.com/kitap/nejat-cogal/kibris-ta-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci-p694444.html

http://www.dunyakitap.com/kitap/nejat-cogal/ab-nin-turkiye-paradoksu-p694447.html

http://www.prefix.com.tr/urun_liste.asp?kid=189879

http://www.kitapadresi.com/kitapdetay.aspx?kid=399730-kibris-ta-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci

http://www.kitapadresi.com/kitapdetay.aspx?kid=399735-ab-nin-turkiye-paradoksu

http://www.kitapadresi.com/kitaplistesi.aspx?orderby=yazar&id=Nejat Çoğal

http://www.bonmarket.com/kibrista-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci-nejat-cogal-k157728.html

http://www.1001kitap.com.tr/sage-yayincilik/nejat-cogal/kibris-ta-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci.htm

http://www.webmastersitesi.com/kultur-sanat-edebiyat/904780-kibrista-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci.htm

http://www.limonkitap.com/kitap/nejat-cogal/kibris-ta-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci.htm

http://www.turkocagi.org.tr/index.php?option=com_content&view=category&layout=blog&id=64&Itemid=265&limitstart=30

http://www.turkocagi.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=671:yeni-kitap&catid=64:yeni-ckan-kitaplar&Itemid=265

http://www.kitapvitrini.com/sage-yayincilik/nejat-cogal/kibris-ta-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci-9786054384150.htm

http://www.kitapbooks.com/kitap/kibris-ta-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci-p719585.html

http://www.kitapbooks.com/kitap/ab-nin-turkiye-paradoksu-p719590.html

http://www.kitapvekitap.com/sage-yayincilik/nejat-cogal/kibris-ta-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci.htm

http://www.hemenkitap.com/magaza/prddet.php?pid=112607

http://tr.vaboose.org/ayrinti-sunuyor/ab-nin-tuerkiye-paradoksu-nejat-cogal/182464.html

http://www.kitappazaryeri.com/kibris-ta-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci.htm

http://www.kibo.com.tr/kibokatalog/kibodetay.php?pid=690262

http://www.denizlerkitabevi.com/vitrin/prdquery.php?lid=213&u=6093&s=5&l=2

http://www.denizlerkitabevi.com/vitrin/abnin-turkiye-paradoksu-nejat-cogal-k842886.html

http://www.denizlerkitabevi.com/vitrin/kibrista-nafile-cozum-arayislari-talat-hristofyas-sureci-nejat-cogal-k842881.html

http://tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00910.pdf

http://www.ogrencisepeti.com/kirtasiye

Share This:

Kitaplarım TBMM Kütüphanesinde

Nejat ÇOĞAL’ın Kitapları

TBMM Kütüphanesinde…

 http://kutuphane.tbmm.gov.tr/cgi-bin/koha/opac-search.pl

AB’NİN TÜRKİYE PARADOKSU

 http://kutuphane.tbmm.gov.tr/cgi-bin/koha/opac-detail.pl?bib=312219

KIBRIS’TA NAFİLE ÇÖZÜM ARAYIŞLARI;

 TALAT-HRİSTOFYAS SÜRECİ

http://kutuphane.tbmm.gov.tr/cgi-bin/koha/opac-detail.pl?bib=305439

Share This:

Kitaplarım Milli Kütüphanede

Nejat ÇOĞAL’ın Kitapları Milli Kütüphanede…

Share This:

Nejat ÇOĞAL Türk Ocakları Genel Merkezinde

ARAŞTIRMACI-YAZAR NEJAT ÇOĞAL,

TÜRK OCAKLARI GENEL MERKEZİ’NDE DÜZENLENEN

12 NİSAN 2014 TARİHLİ

OCAKBAŞI SUHBETLERİNDE,

TÜRKİYE’NİN AB SÜRECİ VE KIBRIS

 

HAKKINDA KONFERANS  VERİYOR…

Share This:

Nakışlı Çorap

“…Bir türkü duyulur… Gecede başka türlü, gündüzde başka türlüdür. Çocuk söylerse başka tadda, kadın söylerse… Genç söylerse başka türlü olur, yaşlı söylerse…  Dağda söylenirse başka, ovada, ormanda, denizde başka türlüdür. Hep ayrı ayrı taddadır. Sabahleyin başka, öğle, ikindin, akşamlayın başkadır.

Bu nakışlı çorap bir türkü gibidir. Bir türkü sıcaklığında örülmüştür. Sarısı, kırmızısı, yeşili, mavisi, turuncusu, türlü rengi karışıp uyuşmuş, bir sıcaklık, bir yumuşaklık meydana getirmiştir. Aşk gibi, şefkat gibi bir şey olmuştur.

Bu çorap aşktır. Öyle bir gelenekten gelir…”

İnce Memed, Yaşar Kemal

Share This:

Vasiyet

Vasiyet

Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam;
Alıp beni götürsün, tam dört inanmış adam…

Necip Fazıl Kısakürek    

Share This:

Ocakbaşı Sohbetleri

NEJAT ÇOĞAL

12 NİSAN 2014 CUMARTESİ GÜNÜ

SAAT: 14:00’DE

TÜRK OCAKLARI GENEL MERKEZİ’NDE, OCAKBAŞI SOHBETLERİ’NDE

TÜRKİYE’NİN AB SÜRECİ VE KIBRIS” KONUSUNDA KONUŞACAKTIR.

YER: Türk Ocakları Genel Merkezi

Galip Erdem Salonu

TARİH: 12 Nisan 2014, Cumartesi

SAAT: 14:00

Share This:

Nejat ÇOĞAL Ocakbaşı sohbetlerinde konuştu

Ocakbaşı Sohbetinde bu hafta “Türkiye’nin AB Süreci ve Kıbrıs” konusu konuşuldu

Türk Ocağı

Pazartesi, 14 Nisan 2014

Türk Ocakları Genel Merkezi’nin her hafta düzenlediği Ocakbaşı Sohbetleri’nin bu haftaki bölümü 12 Nisan 2014 Cumartesi günü Genel Merkez’de Galip Erdem Salonu’nda gerçekleştirildi. Konuşmacı “Türkiye’nin AB Süreci ve Kıbrıs” konulu konuşmasıyla Araştırmacı Yazar Nejat Çoğal’dı. Çoğal başından sonuna kadar Avrupa Birliği maceramızı özetlerken bu süreçte Kıbrıs’ın durumunu ve gelecekte neler olabileceğine dair öngörülerini katılımcılarla paylaştı.

Programın açılış konuşmasını Türk Ocakları Genel Sekreteri Prof. Dr. Mehmet Şahingöz yaptı. Şahingöz konuşmasına Kıbrıs’ın Türkiye’nin uzun bir geçmişe dayanan milli bir meselesi olduğunu ve bugünlerde yeniden gündeme gelmeye başladığına dikkat çekerek başladı. “Son günlerde Kıbrıs’ta bir şeyler olmaya başladı” diyerek konunun yeniden karmaşık bir sürece ilerlediğini ifade eden Şahingöz, ardından konuşmacı Nejat Çoğal’ı kürsüye davet etti.

 

Nejat Çoğal konuşmasına Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne başvurusuyla başlayan tarihi süreci anlatarak başladı. İlk başvuru dönemlerinde hem bölgesel olarak hem de bölgede o dönemlerde çok ciddi bir rakibimiz olan Yunanistan’a karşı stratejik bir hamle olan Avrupa Birliği sürecinin ilerleyen zamanlarda çok farklı boyutlara ulaştığını ifade etti. Avrupa Birliği’nin Kıbrıs meselesini birincil olarak her zaman Türkiye’nin önüne koyduğunu ve Kıbrıs’ın Türkiye’nin AB süreci için en temel meselelerden biri olduğunu söyleyen Çoğal, AB’nin birleşik bir Kıbrıs’ı birliğe almak istediğini ancak tarihi sürecin buna izin vermediğini ifade etti. AB’nin samimiyetsiz davrandığına değinen Çoğal Kıbrıs’ta yaşanan katliam ve ölümlerin bugün AB tarafından görmezden gelinilmeye çalışıldığını ifade etti. Ayrıca bugünkü statünün korunması gerektiğini ifade eden Çoğal, 1974 harekatının gerçekten barış getirdiğini v o günden beridir Kıbrıs’ta bazı olaylar dışında  topyekün bir çatışmanın yaşanmadığı ve kanın dökülmediğini söyledi.

 

Çoğal daha sonra Kıbrıs açıklarında bulunan doğalgazın bugün Kıbrıs’ın stratejik önemini daha da artırdığına dikkat çekti. “Bilindiği gibi, GKRY Lideri Anastasiadis ile KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu, 11.02.2014 tarihinde biraraya gelerek yeni bir müzakere sürecini başlatmışlardır. Aslında her iki Lider de biraraya gelme konusunda oldukça gönülsüzdü. Buna rağmen, ABD, AB ve BM’nin özel gayretleri ve desteğiyle başlayan bu sürecin arkasındaki en büyük sebebin Doğu Akdeniz’de keşfedilen doğalgaz rezervlerinin paylaşım ve dağıtımı olduğunu söylememiz mümkündür.” Diyen Çoğal AB’nin meseleyi kendi çıkarları için çözme amacıyla iki tarafa da baskı yaptığını söyledi.

“Kıbrıs Türk tarafı açısından hadiseye bakıldığında, Doğu Akdeniz’de derinleşen krizin asıl sebebinin, Ada’nın doğal zenginliklerinden Kıbrıs Türklerine de pay verilmesinden ziyade, Kıbrıs Türk Halkının eşit egemenliğinin tanınmaması ve gözetilmemesi olduğu görülecektir. Yani Kıbrıs Türk Halkının esas problemi, uluslararası toplumun KKTC Halkına uyguladığı siyasi, ekonomik ve toplumsal ambargolardır.” Diyen Çoğal meselenin pek çok platformda saptırıldığını asıl meselenin Kıbrıs’ı zor duruma sokan ambargoların izolasyonların kaldırılması olduğunu ifade etti.

“Türkiye’nin de önceliği Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yatakları değildir. Türkiye’nin birinci önceliği, kendi hayat alanının tam merkezinde yer alan, Osmanlı’nın bakiyesi konumundaki Kıbrıs’ın güvenliği ve burada yaşayan Kıbrıs Türk Halkına uygulanan yıkıcı ambargoların kaldırılması ve nihayet Ada’da kalıcı bir huzur ortamının sağlanmasıdır.” Diyerek konuşmasına son veren Çoğal daha sonra sorulan sorulara yanıt verdi.

Soru Cevap bölümünün ardından program sona erdi. Türk Ocakları Genel Sekreteri Prof. Dr. Mehmet Şahingöz programın sonunda katılımcılar 19 Nisan 2014 tarihinde yapılacak olan Türk Ocakları 43. Olağan Kurultayı’na davet ederek konuşmasını sonlandırdı.

Haber: Emre Kartal
Fotoğraf: Sefa Tuğrul Atasoy

Bu yazi 8 defa okundu.

Yazarımız Türk Ocağı Salı, 07 Haziran 2011 tarihinden itibaren sitemizde yazı yazmakta.

Diğer yazıları için tıklayınız.

http://www.turkocaklari.org.tr/index.php/faalyetler/ocakbasi/6741-ocakba-sohbetinde-bu-hafta-qtuerkiyenin-ab-suereci-ve-kbrsq-konusu-konuuldu

Share This:

Hristofyas ve Doğrudan Ticaret Tüzüğü

Tüm gayretlerine rağmen KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ı müzakere masasından kaçırmayı başaramayan GKRY Lideri Dimitris Hristofyas, bugünlerde, KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı Derviş EROĞLU’nu masadan kaçırabilmek için yeni taktikler arayışına girmiş bulunmaktadır. Nitekim, Rum basınından edinilen bilgilere göre Hristofyas, çapraz oylama teklifinin Türk tarafınca reddedilmesi halinde dönüşümlü başkanlık önerisini, müzakere masasındaki konumunu zayıflatmadan geri çekebilmenin hesabını yapmaktadır. Yani Rum lider, her konuda anlaşma sağlanmadan, hiçbir konuda anlaşma sağlanmış olmayacağı prensibine sığınarak federal devlet yönetimine ilişkin tüm önerilerini geri çekmeyi düşünmektedir.

Nejat ÇOĞAL Tüm gayretlerine rağmen KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ı müzakere masasından kaçırmayı başaramayan GKRY Lideri Dimitris Hristofyas, bugünlerde, KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı Derviş EROĞLU’nu masadan kaçırabilmek için yeni taktikler arayışına girmiş bulunmaktadır. Nitekim, Rum basınından edinilen bilgilere göre Hristofyas, çapraz oylama teklifinin Türk tarafınca reddedilmesi halinde dönüşümlü başkanlık önerisini, müzakere masasındaki konumunu zayıflatmadan geri çekebilmenin hesabını yapmaktadır. Yani Rum lider, her konuda anlaşma sağlanmadan, hiçbir konuda anlaşma sağlanmış olmayacağı prensibine sığınarak federal devlet yönetimine ilişkin tüm önerilerini geri çekmeyi düşünmektedir.Ayrıca Hristofyas, çözüm müzakerelerinde herhangi bir takvimlendirmeye ve hakemliğe de şiddetle karşı çıkmaktadır. Bu kapsamda Rum/Yunan tarafı, BM Genel Sekreteri’nin Ada’da bulunan barış gücünün görev süresinin uzatılmasına ilişkin olarak BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu iyi niyet misyonu raporunda, nihai çözüm için 2010 yılı sonunun işaret edilmesine karşı çıkmaktadır. KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun 2010 yılı sonuna kadar çözüme ulaşılabileceği yönündeki açıklaması ise Hristofyas’ı daha da tedirgin etmiştir. Yine, Kıbrıslı Türklere uygulanan tecridin ortadan kaldırılması yönünde çok büyük bir adım olacak Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilerek onaylanmasını engellemek için Rum tarafı Brüksel’deki diplomat sayısını %50 oranında artırmıştır. Tüzük halen AP’nin gündemindedir ve sonbahara kadar onaylanması beklenmektedir.  Brüksel’de kapalı kapılar ardında AB’li yetkililerle temaslarda bulunan Rum diplomatlar, bir taraftan da Türkiye’nin AB sürecini durdurma tehdidinde bulunmaktadırlar. Nitekim, Kıbrıslı Rum Liderin KKTC ile Doğrudan Ticaret Tüzüğünün kabul edilmesi halinde, Türkiye ile hiç bir müzakere başlığını açtırmayacakları yönündeki açıklaması, Tüzüğün Kıbrıslı Türkler için ne kadar önemli olduğunun da bir kanıtı gibidir.Bilindiği gibi, Lizbon Anlaşması ile birçok konuda Rumların elinden veto kartı alınmış oldu. Yani, Doğrudan Ticaret Tüzüğünün kabul edilmesi için oybirliği yerine oyçokluğu yeterli olacak. AB’nin 2004 referandumunun ardından Kıbrıslı Türklere verdiği sözleri tutmamış olması nedeniyle Kıbrıs Türk Halkı hayal kırıklığı yaşamıştı. Şimdi Brüksel verdiği sözü tutmak ve Birliğe yönelik olumsuz bakış açısını tersine çevirmek için harekete geçmiş durumda. Öyle görünüyor ki AB, 2010 yılı sonuna kadar Doğrudan Ticaret Tüzüğünü onaylamak suretiyle hem Kıbrıs Türk Halkına olumlu bir mesaj vermek ve hem de Türkiye’nin AB sürecinin bir yol kazasına uğramasını önlemek niyetindedir.Ancak Hristofyas’ın Tüzükten duyduğu rahatsızlık sadece Kıbrıs Türk Halkı üzerindeki izolasyonların kalkacak olmasından ibaret değildir. Eğer tüzük AB tarafından onaylanırsa Rumların Türkiye’ye karşı ellerindeki en büyük koz olarak gördükleri “Türk limanlarının Rum gemi ve uçaklarına açılmaması” bahanesi de ortadan kalkmış olacak. Bilindiği gibi, Rumlar bu bahaneyle Türkiye’nin tam üyelik müzakere sürecini neredeyse durma noktasına getirdiler. Türkiye daha önce, KKTC üzerindeki izolasyonların kaldırılması halinde limanların Rum gemi ve uçaklarına açılabileceğini açıklamıştı. Tüzüğün onaylanması halinde limanlar açılabilir ve AB’nin 2006 tarihinde askıya aldığı 8 müzakere başlığı serbest bırakılabilir. Bu durumda, 2010 yılı sonunda Türkiye-AB arasında bir kriz ortaya çıkmaz ve müzakere süreci bir süre daha devam edebilir. Kuşkusuz böylesi bir gelişme, Rumların Türkiye’nin AB sürecini koz olarak kullanma imkânlarını ellerinden alacaktır. Zira Rumlar, Kıbrıs Türk Halkının azınlık statüsünde olacağı bir ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ hedefine ulaşıncaya kadar Türkiye’den taviz koparmanın gayreti içinde olacaklardır. Bu hedefe ulaşmadan evvel Türkiye’nin AB üyesi olması da Rum tarafının isteyeceği en son şeydir.  Ayrıca, 2012 yılında AB dönem başkanlığını üstlenecek olan Rum tarafı, bu dönemde Türkiye üzerinde baskı uygulamayı planlamaktadır.İşte bu nedenlerle, Hristofyas 2010 yılı sonu gibi bir takvimlendirmeye şiddetle karşı çıkmakta ve süreci elinden geldiğince uzatmaya çalışmaktadır. Ne var ki, Rum Lider zamanın daralmakta olduğunun da farkındadır. Sürecin uzayıp gitmesi halinde Ada’daki mevcut statünün kalıcılaşacağı ve KKTC’nin uluslar arası toplum tarafından tanınmasının gündeme geleceğinin farkında olan Hristofyas, zaman baskısını ziyadesiyle hissetmektedir. Zira, hem Türk tarafı hem AB ve hem de BM, kapsamlı müzakerelerin 2010 yılı sonunda kalıcı bir uzlaşmayla sonuçlandırılması gerektiğini giderek daha yüksek sesle dile getirmektedirler. Hristofyas’ın giderek ağırlaşan bu baskı karşısında nasıl bir tavır takınacağını bekleyip göreceğiz.   Tüm bu gelişmeler, yine de, Kıbrıs’ta son dönemeç olarak görülen Talat-Hristofyas sürecinin Eroğlu-Hristofyas ikilisi tarafından devam ettirilmesine engel teşkil etmemiştir. Nitekim 26 Mayıs’ta yaptıkları ilk görüşme ile kapsamlı çözüm müzakerelerine yeniden start veren Kıbrıslı Türk ve Rum Liderler, çözüm görüşmelerini kaldığı yerden devam ettirme konusunda mutabakata vardılar.  Ancak, her iki lider de uzlaşmanın şimdi eskisinden daha da zor olduğunun farkındadırlar. Hristofyas’ın özellikle Türkiye’ye yönelik tehditkâr çıkışlarını da içine düştüğü bu umutsuzluğa bağlamamız mümkündür. Mesela, İspanya’nın dönem başkanlığı sona ermeden müzakerelere açılması planlanan “Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı” başlığını bile siyasi bir mesele haline getirip, Türkiye’den tavizler koparma girişimleri, bu umutsuzluğun dışa yansımasından başka bir şey değildir.     GKRY’nin bugüne kadar takip ettiği Kıbrıs politikası ters etki vermeye başlamış ve artık kendisinden ziyade Türk tarafının çıkarlarına hizmet eder hale gelmiştir. Barış görüşmelerini sabote edip, çözümsüzlüğün faturasını Türk tarafına kestirmeyi âdet edinen Rum Liderlerin 2004 Annan Referandumundan sonra maskeleri düşmüş gibi görünmektedir. Rumların Birlik içinde sürekli sorun çıkaran kaprisli davranışları bazı AB ülkelerini de rahatsız eder hâle gelmiş ve uzlaşmaz tarafın kim olduğu konusundaki anlayışın da Rumlar aleyhine değişmesine yol açmıştır. Uluslar arası toplum tarafından tanınmış olmanın ve özellikle de AB üyesi olmanın verdiği rahatlıkla uzlaşmaz tutumlarında ısrar eden Rumlar, bu şekilde sonuca ulaşamayacaklarını anlamaya başlamışlardır. Nitekim şantaj ve tehdit yoluyla ne Kıbrıs Türk Halkının egemenliğine halel getirebilecek ve ne de KKTC’nin dünya ekonomisi ile entegrasyonuna mani olabileceklerdir.Netice itibariyle, Kıbrıs Türk Halkına yapılan en büyük haksızlıklardan birisini ortadan kaldıracak olan Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün onaylanıp onaylanmayacağı hususu Brüksel için bir samimiyet sınavı olacaktır. Eğer Tüzük onaylanmaz ise AB, Hristofyas’ın şantajlarına bir kez daha boyun eğmiş olacaktır. Böylesi bir gelişme, aynı zamanda, 2010 yılı sonunda Türkiye ile Brüksel arasında ciddi bir krize de yol açabilecektir. Nihayet AB, tarihi ve kültürel birikime sahip bölgesel bir güç haline gelen Türkiye’nin stratejik ortaklığı ile devamlı olarak kendisine sorun çıkaran küçük bir üyesinin haksız istekleri arasında bir tercih yapmak zorunda kalacaktır. Fakat bu noktada, Türkiye’nin de AB’nin tercihlerine mahkûm olmadığı, bilakis farklı alternatiflere sahip bulunduğu hususunun, bilhassa AB’nin lokomotif ülkeleri tarafından dikkate alınması yararlı olacaktır.Yayınlanma: 2010-06-30http://www.turkocagi.org.tr/modules.php?name=Yorumlar&pa=showpage&pid=562

 

http://www.turkocagi.org.tr/modules.php?name=Yorumlar&pa=showpage&pid=562

Share This:

KIBRIS’TA EROĞLU DÖNEMİ

KKTC’de 18 Nisan’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle, Talat ve Hristofyas arasında yaklaşık iki yıldır devam etmekte olan kapsamlı görüşmelere ara verilmişti. KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ise Rum Lider Dimitris Hristofyas’la görüşmelere 26 Mayıs’ta kaldığı yerden devam etmeye hazırlanmaktadır. Hristofyas’ın peşinen “uzlaşmaz” ilan ettiği Eroğlu’nun, seçilmesinden hemen sonra “masadan kaçan taraf olmayacağını” açıklaması ise Rumların beklentilerini boşa çıkaracak gibi görünmektedir.

Tek egemenlik ve tek vatandaşlık temelinde oluşturulacak bir federasyonu benimseyen Mehmet Ali Talat’ı bile “özerkliğe ve esnekliğe sahip olmamakla” suçlayan Hristofyas’ın, nasıl olup da iki ayrı halk, iki ayrı egemenlik tezini savunan Derviş Eroğlu ile uzlaşmaya varabileceği merak konusudur. Zaten Rum Lider, Eroğlu ile bir uzlaşmaya varabileceğine de inanmamaktadır. Nitekim, Eroğlu’ndan, “ iki ayrı halk, iki ayrı devlet ve gevşek konfederasyon şeklinde yeni bir ortaklık tezini geri çekmesini” istemesi, esasen Talat ile oynadığı oyunu şimdi KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı ile oynayacağı mesajını ihtiva etmektedir. Yani Talat’ı bir türlü masadan kaçıramayan Hristofyas, yeni Kıbrıs Türk Liderini kolaylıkla masadan kaçırabileceğini düşünmektedir. Nitekim, yeni seçilen KKTC Lideri hakkında hemen BM Genel Sekreteri, Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri ve AB Liderleri ile Birliğin kurumlarına şikayet mektubu göndermesi, uzlaşmaz tutumunun devam edeceğini işaret etmiştir.

Derviş Eroğlu’da Hristofyas’la kalıcı bir çözüme ulaşmasının neredeyse imkânsız olduğunun farkındadır. Zira, “Bu yılsonundan önce Kıbrıs’ta var olan gerçeklere dayalı, adil, yaşayabilir bir çözüm bulunmasına varız” diyen KKTC Cumhurbaşkanı, bunun mümkün olmadığını bilmektedir.  Yine “Yeter ki çözüm adı altında Kıbrıs Türk halkını çözmeye, kendi kendimizi yönetme hakkımız, egemen eşitliğimiz, iki bölgelilik, Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü ortadan kaldırılmaya çalışılmasın”  diyen Eroğlu, esasen Türk tarafının olmazsa olmazlarından taviz verilmeyeceğine vurgu yapmaktadır ki zaten bu parametreler Rum tarafının rahatsızlığının kaynağını teşkil etmektedir. Öyle görünüyor ki, Kıbrıslı liderler arasındaki görüş farkı giderek daha da belirginleşecek ve dolayısıyla muhtemel bir çözüm şansı daha da azalacaktır.

Kıbrıslı her iki Liderin de masada kalmak için yoğun çaba harcaması boşuna değildir. Her iki taraf da çözümsüzlüğün sorumlusu olmanın getireceği maliyete katlanmak istememektedir. Ada’da bir çözüme varılması konusunda uluslar arası toplumunun baskısını her iki lider de hissetmektedir. Yine, Kıbrıs’ta bir çözüm vaadiyle seçilen Hristofyas 2013 yılındaki Başkanlık seçimine kadar kendi Halkına sunabileceği bir uzlaşma arayışı içinde olacaktır.

Ayrıca, son günlerde Yunanistan’da patlak veren ve diğer üyelere de sıçrama ihtimali bulunan ağır bir finansal kriz ile boğuşan Brüksel’in, sürekli gündeme gelen Kıbrıs meselesi nedeniyle yorgun düştüğü ve artık Rumların bitmek bilmez şikâyetleri nedeniyle gerginleşmeye başladığı görülmektedir. Geçmişte çözümsüzlüğün faturasını haksız bir şekilde Türk tarafına çıkarmakta başarılı olan Rumlar, Annan Planı Referandumu ile çark etmişlerdi. 2004’te Annan Planı’na büyük çoğunlukla “hayır” diyen Rumlar, ilk defa uluslar arası kamuoyu önünde çözümsüzlüğün sorumluluğunu kabullenmek zorunda kaldılar. Her ne kadar AB, uzlaşmaz taraf olan Rum Kesimini cezalandırması gerekirken, Birliğe üye yapmak suretiyle ödüllendirmiş ise de uluslar arası toplum nezdinde Rumların uzlaşmazlığı tescil edilmiştir. Bu durum ise Türkiye’nin Kıbrıs meselesinde bir adım önde olmasını sağlamış, Ankara, liderler arasındaki müzakereleri desteklemek suretiyle de milletlerarası camianın kendisine bakışını olumluya çevirmiştir. İşte Rum tarafı bu nedenle, bir kez daha çözümsüzlüğün sorumlusu olmak istememektedir. 

Öte yandan, Eroğlu’nun masadan kaçan taraf olması da Türkiye tarafından kabul edilemez bir durumdur.  Bilindiği gibi Kıbrıs, Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin önündeki en büyük engel olarak masaya yatırılmıştır. Tam üyelik müzakere süreci Kıbrıs nedeniyle neredeyse durma noktasına gelmiş durumdadır. Bu yılsonunda düzenlenecek AB Zirvesinde, Türk Limanlarının Rum gemi ve uçaklarına açılması konusu tekrar değerlendirilecek ve Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir kriz gündeme gelebilecektir. Bu bakımdan, Türk tarafının Ada’da acil bir çözüme ulaşma ihtiyacı giderek daha çok hissedilmektedir. Bu durumda Eroğlu’nun masadan kaçmak bir yana, bu yılsonuna kadar kalıcı bir çözüme ulaşmayı hedeflemesi, Türkiye’ye rağmen politika geliştiremeyeceğinin bir kanıtıdır.

Anavatan Türkiye’nin desteği ve işbirliği ile müzakereleri devam ettireceğini söyleyen KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, uzun yıllar başbakanlık yapmış birisi olarak Türkiye’nin hassasiyetlerinin farkındadır. İki Halkın siyasi eşitliği, Türkiye’nin etkin ve fili garantörlüğü, Ada’daki Türk Askerî varlığı ve yerleşikler konusunda taviz verilmeden yürütülecek görüşmeler Türkiye tarafından desteklenmeye devam edecektir. Evet, Kıbrıs’ta sağlanacak kalıcı bir çözüm Türkiye’nin AB sürecinin önünü açacaktır ancak bu Rumların umduğu gibi kırmızı çizgilerin aşılması pahasına gerçekleşmeyecektir. Bu noktada ise Eroğlu’nun işi daha zordur. Zira, hem Talat’a nispetle daha milli bir duruş sergileyecek ve hem de müzakerelerin kesilmemesine gayret gösterecektir.

Eroğlu aynı zamanda, Kıbrıs Türk tarafının bugüne kadar sağladığı birtakım avantajları da heba etmemek için gayret göstermek durumundadır. Mesela, geçtiğimiz günlerde AİHM’in mülkiyetle ilgili Rum başvurularını KKTC’de kurulu bulunan Taşınmaz Mal Komisyonu’na yönlendirmesi ya da Ada’da varılacak siyasi bir çözüme kadar beklenmesi tavsiyesinde bulunması, KKTC açısından çok olumlu bir adım olmuştur. Yine, Avrupa Komisyonu’nun Doğrudan Ticaret Tüzüğünü gündeme alması ve Tüzüğün Avrupa Parlamentosunda görüşülmeye başlanması, Kıbrıs Türk Halkı üzerindeki izolasyonların kaldırılması anlamında ciddi bir ilerlemedir.

Kıbrıs Türk Halkının dünyadan tecrit edilmesine yol açan bir uygulamanın geç de olsa kaldırılması girişimlerini kendilerine hakaret olarak değerlendiren Rumlar, esasen bu tavırlarıyla Kıbrıs Türklerine bakış açılarını da ortaya koymaktadırlar. Her ne kadar Rumlar, tüzüğün kabul edilmesi karşılığında kapalı Maraş Bölgesinin kendilerine verilmesini isteseler de, bu defa Brüksel’in, Rumların bu haksız isteğine boyun eğmeyeceği beklenmektedir.   

KKTC’nin kısmen de olsa tanınması anlamına gelen AİHM kararı, AB’nin Kıbrıs Türk Halkı üzerindeki ambargoları kaldırma girişimi ve uluslar arası toplumun Türkiye ve KKTC’yi çözüm isteyen taraf olarak görmeye başlaması, Rumları tedirgin eden ancak Türk tarafını memnun eden gelişmelerdir. Böylesi bir atmosferde yapılması gereken şey ise müzakere masasında kalmak ve yapıcı yaklaşımları devam ettirmektir.

Öte yandan, Doğrudan Ticaret Tüzüğünü kabul etmesi halinde Brüksel, Türkiye’den limanlarını derhal Rum gemi ve uçaklarına açmasını isteyecektir. Bu şekilde AB, yılsonunda yapılacak liderler zirvesinde Türkiye-AB ilişkilerinin bir yol kazasına uğramasını önlemek istemektedir.  Zira Avrupa Birliği, her şeye rağmen Türkiye ile ilişkilerini tamamen kesmeyi göze alamayacaktır.

Kuşkusuz, Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün uygulamaya sokulması, Türkiye’nin, Ada’daki tüm kısıtlamaların tüm taraflarca eşzamanlı olarak kaldırması teklifine paralel olarak, limanların Rum gemi ve uçaklarına açılmasını gündeme getirecektir. Ancak Türkiye bu defa, tam üyelik müzakere sürecinin önüne konulan tüm siyasi engellerin kaldırılmasını isteyecektir ki bu sefer hem Kıbrıs Rum Yönetimi ve hem de imtiyazlı ortaklık savunucuları sorun çıkaracaklardır.   

Fakat bilinmelidir ki AB’nin Türkiye’nin katılım sürecini Kıbrıs meselesi nedeniyle durma noktasına getirmesi, Türk kamuoyunun tepkisine yol açmaktadır. Süreçle ilgisi olmayan birtakım bahanelerle Türkiye’nin AB perspektifini ipotek altına almaya çalışmak, Türkiye’den ziyade AB’nin çıkarlarına aykırı olacaktır. Kaldı ki Türkiye, ilişkilerin gereğini yerine getirmekte, bu kapsamda tam üyelik için uyum çalışmalarını devam ettirmekte ve Kıbrıs’ta devam eden doğrudan görüşmeleri desteklemektedir. Ayrıca, KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun Hristofyas’la “müzakerelere devam edeceği” yönündeki mesajının Brüksel tarafından iyi okunması gerekmektedir.

Netice itibariyle, 2005 yılında “Çözüm ve AB” sloganıyla Cumhurbaşkanı seçilen Mehmet Ali Talat’ın, konfederasyon tezini savunan Derviş Eroğlu karşısında, 18 Nisan’da yapılan seçimi kaybetmesi, Kıbrıs’ta yeni bir dönem mi başlıyor sorusunu gündeme getirmiştir. Zira tek egemenliğe dayalı bir federasyon temelinde müzakere yürüten ve AB perspektifiyle çözüme ulaşmaya çalışan Talat’ın bu projesi Kıbrıs Türk Halkı nazarında kabul görmemiştir.

Egemen iki devletin oluşturacağı bir konfederasyon modelini savunan yeni Cumhurbaşkanının ise tek egemenliğe dayalı federasyon temelinde müzakere yürüten Hristofyas’la ne kadar masada kalabileceğini bekleyip göreceğiz. Kıbrıslı liderler, her iki tarafın kabul edebileceği adil ve kalıcı bir çözüme ulaşmalarının neredeyse imkânsız olduğunun farkındadırlar. O halde müzakerelerin, bir çözüme ulaşmaktan ziyade uluslararası toplumun baskısını hafifletme ve çözümsüzlüğün sorumluluğunu karşı tarafa yükleme saikiyle devam ettirileceğini söylememiz mümkün bulunmaktadır.  

Yayınlanma: 2010-05-16

Share This: