KIBRIS NEREYE GİDİYOR?

 

K.K.T.C. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, 25 Temmuz’da, “tek egemenlik” ve “tek vatandaşlık” tartışmalarının gölgesinde, dördüncü buluşmalarını gerçekleştirdiler.  BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Taye-Brook Zerihoun’un ara bölgedeki ikametgâhında gerçekleşen Zirvede Talat, nihayet Hristofyas’tan kapsamlı müzakerelere başlama tarihi alabilmeyi başarmıştır. Liderler, 3 Eylül’de kapsamlı görüşmelere başlamayı ve sağlanacak anlaşmayı her iki kesimde eş zamanlı olarak referanduma sunmayı kararlaştırmış bulunmaktadırlar. Ulaşılacak bir çözümün halkoyuna sunulması kararı, Talat’ı rahatlatmış gibi görünmektedir. Fakat, hâlâ yanıtlanması gereken soruların mevcudiyetini koruyor olması, ihtiyatın elden bırakılmaması gerektiğine işaret etmektedir.

Kapsamlı müzakerelerin, Kıbrıs sorununa iki tarafça da kabul edilebilir ve her iki tarafın meşru ve temel hak ve çıkarlarını güvence altına alacak bir çözüm bulunmasını amaçlayacağı konusunda uzlaşmaya varıldığı anlaşılmaktadır. Buna karşın, müzakerelerin parametrelerinin neler olacağı hususu hâlâ belirsizliğini korumaktadır. Ancak, net olmamakla birlikte, müzakere çerçevesinin, en azından Türkiye açısından, şu şekilde olması beklenmektedir;

1- Kurulacak yeni ortaklık devletinin adı “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti” olacak.
2- Ortaklık devleti siyasi eşitliğe dayalı, iki toplumlu, iki bölgeli federasyondan teşekkül edecek.
3- Kurulacak yeni devleti, eşit statüdeki Türk ve Rum kurucu devletleri oluşturacak.
4- Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, tek egemenliği, tek vatandaşlığı ve tek uluslararası kimliği olacak.

Ne var ki, Rumların gerçek niyetlerinin, bu çerçevenin büyük ölçüde dışında bir çözümü öngördüğünü söylemekte tereddüt etmemekteyiz.

25 Temmuz görüşmesini değerlendirmeye geçmeden evvel, Talat-Hristofyas tarafından başlatılan uzlaşma sürecinin tarihi gelişimine şöyle bir göz atmamızda fayda bulunmaktadır:

Hristofyas’ın, Şubat 2008 tarihinde, Papadopulos’un ardından G.K.R.Y. Liderliğine seçilmesi ile birlikte Ada’da olumlu bir hava esmiş ve Liderlerin 21 Mart’ta yaptığı görüşme ile, taraflar arasında çözüme dair umutlar  yeşermeye başlamıştır. Hatta, Kıbrıs’ta bir “fırsat penceresi” açıldığı yönünde açıklamalarda bulunulmuştu. Bu toplantıda Liderler, BM’nin iyi niyet misyonu çerçevesinde, 3 ay sonra kapsamlı müzakerelere başlanması ve en kısa sürede soruna çözüm bulunması  konusunda anlaştıklarını ilan etmişlerdi. Zirvede ayrıca, Lokmacı Kapısının geçişlere açılması kararlaştırılmış, kısa bir süre sonra söz konusu kapı törenle açılmış ve müteakiben de  8 Temmuz Anlaşmasında öngörülen 6 adet çalışma grubu ile 7 teknik komite, 21 Nisan itibariyle çalışmaya başlamışlardı.

26 Mart 2008 tarihinde, K.K.T.C.ye resmi bir ziyaret gerçekleştiren Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ziyareti sırasında, Türk askerinin Kıbrıs’ta barış için bulunduğunu, 1974’ten beri de barışı sağladığını, adil ve kalıcı barış sağlanana kadar bu kutsal görevin devam edeceğini özellikle vurgulama gereği duymuştur.

Ancak çok geçmeden, Rum tarafının, Türkiye ve Kıbrıs Türk Toplumuna karşı  müteaddit defalar ve açık bir şekilde  hasmane beyanatlar vermeye başlaması üzerine ortam gerginleşmiş, tam da “Kıbrıs’ta umutlar sönüyor mu?” sorusu akla gelmişken, 23 Mayıs liderler buluşması ile bu olumsuz hava giderilerek, sürecin devam edeceği ve Haziran sonunda tekrar bir araya gelineceği kararı alınmıştı.

23 Mayıs görüşmesinin hemen ardından, 5 Haziran’da Londra’da, İngiltere’nin Kıbrıslı Rumlara, “K.K.T.C.yi tanımayacağı ve Ada’da bölünmeye ya da ayrı bir siyasi oluşumun gelişmesine destek vermeyeceği’ne dair söz verdiği” bir mutabakat muhtırasını imzalayan Rum Lider, ciddi bir güvenirlik sorununun da ortaya çıkmasına sebebiyet vermişti.

1 Temmuz’da üçüncü görüşmelerini yapan Kıbrıs Türk ve Rum liderler, “ tek egemenlik ve vatandaşlık konusunda görüştüklerini ve bu konular üzerinde prensipte anlaşmaya vardıklarını” açıklamaları üzerine, bu kavramların ne anlama geldiği konusunda Türk kamuoyunda ciddi bir tartışma başlamıştır. Kendisine yöneltilen eleştirilere  K.K.T.C. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, “tek egemenliği, egemenliğin iki halktan kaynaklanması şartıyla kabul ettiklerini, yeminine sadık olduğunu ve Rumlara teslim ettikleri bir şey olmadığını” söylemek suretiyle kendisini savunmak durumunda kalmıştır.

Talat’ın bu beyanatı Türk kamuoyunu yeterince tatmin etmemiş olacak ki Kıbrıs Barış Harekâtının yıl dönümü kutlamaları nedeniyle K.K.T.C.ye giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açık ve net bir şekilde uyarılma gereği hasıl olmuştur. Başbakan Erdoğan, 20 Temmuz’da Kıbrıs’ta, “…Kimse, ama hiç kimse, Kıbrıs Türk halkının kendi yönetiminden, eşit statü ve eşit ortaklıktan vazgeçmesini ve azınlık olarak yaşamayı kabul etmesini beklemesin. Hiç kimse boş hayaller kurup bu parametreleri değiştirme gayretkeşliği sergilemesin. Kapsamlı çözüm, Kıbrıs Türk halkı ve K.K.T.C.nin kurucu ve eşit olarak yer alacağı yeni bir ortaklıkla mümkün olacaktır”  demek suretiyle, “tek egemenlik” ve “tek vatandaşlık” tartışmalarına, Türkiye’nin “kırmızı çizgilerini” hatırlatarak cevap verme ihtiyacı duymuştur.

İşte bu gelişmelerin ışığında gerçekleşen 25 Temmuz Liderler buluşması, başta garantör devletler (Türkiye, İngiltere ve Yunanistan) olmak üzere, AB ve ABD’yi de memnun edecek  bir şekilde neticelenmiş gibi gözüküyor. Nitekim, görüşmenin hemen ardından,  Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Türkiye’nin, Kıbrıs’ta 3 Eylül’de başlatılacak müzakere sürecine tam destek vereceği ifade edilmiştir. AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso da gelişmeyi, Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi yolunda “çok önemli bir adım” olarak değerlendirmiştir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Talat ve Hristofyas bu görüşmede, 3 Eylül’de kapsamlı görüşmelere başlanılması, ulaşılacak anlaşmanın her iki tarafta da eş zamanlı olarak referanduma sunulması gibi temel konularla, Yeşilırmak kapısının açılması konusunda çalışmaların başlatılması gibi tali konularda uzlaşmaya varmış bulunmaktadırlar. Ayrıca, 3 Eylül’de başlaması öngörülen müzakerelerde, BM Genel Sekreteri’nin, özel temsilcisi olarak yeni atadığı eski Avustralya Dışişleri Bakanı Alexander Downer’in “arabuluculuk” görevi yapacağını da burada belirtmemizde yarar bulunmaktadır.

Peki ne oldu da, kapsamlı müzakereleri başlatma konusunda isteksiz davranan ve hatta süreci uzatmak için elinden gelen gayreti sarf eden Hristofyas, Talat’a müzakere tarihi verdi? Ya da şöyle soralım. Acaba, uzlaşma süreci devam ederken, 5 Haziran’da, İngiltere ile tek taraflı olarak imzaladığı memorandum ile bu ülkeyi yanına çekmek suretiyle uzlaşmaz tutumunu perçinleştiren Rum Lider, şimdi ne değişti de kapsamlı müzakerelere başlama kararı verdi? Kıbrıslı Rumların ve özellikle de Hristofyas’ın geçmişini dikkate aldığımızda, bu soruların yanıtı alınmadan sürecin sağlıklı işlemesinin mümkün olmadığını da burada belirtmemizde yarar bulunmaktadır. Zira, yakın tarihe şöyle bir göz attığımızda,  güç koşullarda kurulan uzlaşma ortamını 1963 yılında şiddet ve katliamlarla kana bulayan Rumların, 2004 yılında Annan Planını reddetmek suretiyle Birleşik Kıbrıs projesini nasıl baltaladıklarını kolaylıkla görebilmekteyiz.

Görüşme öncesinde, “Hedefimiz erken zamanda çözüme ulaşmak. Aylarca, yıllarca sürecek bir görüşmeden söz etmiyorum. Ben 2008 sonuna kadar bunun yetişebileceğini düşünüyorum” diyen Talat penceresinden hadiseye baktığımızda ise, Talat’ın, 45 yıldır çözüme yanaşmayan Rumları nasıl olacak da birkaç ay içinde adil ve kalıcı bir çözüme razı edeceği sorusu aklımıza gelmektedir.

Ayrıca, 34 yıldır Ada’da barış ve huzurun güvencesi olan Kıbrıs Türk Barış Kuvvetlerinin durumu ne olacaktır? Adadaki Türk askeri varlığını “işgal ve kolonizasyon” olarak gören, Türkiye’nin garantörlük statüsünün artık geçerli olamayacağını iddia eden, bir yandan İngiltere’yle tek taraflı memorandum imzalarken diğer yandan Türkiye’yi K.K.T.C.ye müdahale etmekle suçlayan Kıbrıslı Rumlarla nasıl olacak da “adil ve kalıcı bir çözüme” ulaşılabileceği konusu belirsizliğini korumaktadır.

Öte yandan, Rus “Gazeta” gazetesine verdiği demeçte, K.K.T.C.nin 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın adanın birleştirilmesi için hiçbir şey yapmadığını, kendisinin Kıbrıs’ın birleştirilmesi taraftarı olduğunu ifade eden Talat’ın, geçmişi haksızca eleştirmek yerine, “Birleşik Kıbrıs” hakkındaki parametrelerinin neler olduğu konusuna açıklık getirmesinin yararlı olacağını düşünmekteyiz.

Talat’ın “tek egemenlik” ve “tek vatandaşlık” kavramları üzerindeki sis perdesi aralanmadan, Annan Planı’nın “bakir doğum” ilkesinin temelini oluşturan “iki toplumlu, iki kesimli, siyasi eşitliğe dayalı iki kurucu devletin oluşturacağı yeni bir ortaklık devleti” tezini nasıl hayata geçireceği merak konusudur. Yoksa, bu ilkeden vaz mı geçilmiştir?  Bu bakımdan, K.K.T.C. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın, “Kıbrıslı Rumların Ada’nın tamamını yeniden ele geçirme yönünde emeli olabileceğine dair” duyduğu endişelerini ciddiye alması gerekmektedir.

Öte yandan İngiltere’nin, Kıbrıs konusunda izlediği politikadan da kısaca bahsetmemizde yarar bulunmaktadır. Öyle ki İngiltere’nin, bir yandan Türkiye’nin AB üyeliğini destekler gibi görünürken, bir yandan da Kıbrıs’ta taraflar arasında gerginliği tırmandırıcı nitelikte yanlı politikalar izlediğine şahit olmaktayız. Nitekim İngiltere’nin, Ada’daki askeri üslerini muhafaza etmek için aynı anda hem Türkiye’yi ve hem de Rum-Yunanistan tarafını idare ettiği, zaman zaman da taraflardan her birisi ile tek yanlı olarak imzaladığı birtakım anlaşmalarla tarafları birbirine düşürmeye gayret gösterdiği bilinmektedir. Ne gariptir ki Hristofyas,  bu ülkenin çıkar hesaplarına alet olmakta bir sakınca görmemektedir.

Eğer Rumların “ulusal Kıbrıs davalarında” bir sapma söz konusu değilse -ki bu mümkün görünmüyor- Rumların çözüm beklentileriyle Türklerin çözüm beklentilerinin birbiriyle uyuşmasını beklemek nafile bir çaba olacaktır. Hristofyas’ın bu son manevralarının esasen “enosis” hayalinin bir parçası olmadığını kim iddia edebilir. Tarih, Rumlarla Türklerin birlikte bir arada yaşamalarının imkânsızlığını gösteren birçok olaya şahit olmuştur. Her fırsatta, K.K.T.C.yi tanımadığını, buna karşın Rumların işgali altındaki “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin Ada’nın tek temsilcisi olduğu tezini tüm dünyaya kabul ettirmeye çalışan Rum Lider ile 2008 yılı sonuna kadar nasıl bir kalıcı çözüme ulaşabileceği merak konusudur. Talat’ın çözüm için gösterdiği  aceleci tutum ise ayrı bir soru işareti olarak karşımıza çıkmaktadır. İlaveten, AB, ABD, İngiltere ve Yunanistan’ın memnuniyetle karşıladığı bir sürecin sonunda varılacak çözümün, Türkiye’nin millî menfaatleriyle ne derecede uyum sağlayabileceği hususu da üzerinde önemle durulması gereken başka bir mevzudur.

Sonuç olarak, ne garantörlük, ne Ada’daki Türk Barış Gücü ve ne de yerleşikler konusunda Türkiye’nin taviz vermesi mümkün değildir. Rum Lider, aynı anda hem K.K.T.C.yi ortadan kaldırıp, Rum işgali altındaki “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne” Kıbrıs Türklerini azınlık olarak eklemlemeyi ve hem de Türkiye’yi Ada’dan dışlayarak Kıbrıs’ta kontrolü tamamen eline geçirmeyi planlamaktadır. Ne var ki Türk Milletinin böyle bir gelişmeye fırsat vermesi söz konusu bile değildir.

İngiltere’nin, Ada’daki askeri üslerini muhafaza edebilmek için garantörlük statüsünü bir yana bırakıp, kolaylıkla Rumların taraftarı pozisyonuna kayabildiği gerçeğini göz önüne aldığımızda, Türkiye’nin garantörlük görevine sadık kalmasının, gerek Ada’daki barış ve huzurun devamı ve gerekse Doğu Akdeniz Bölgesinin istikrarı açısından son derece önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

Doğu Akdeniz’in tam kalbinde ve Türkiye’nin Güney Kıyılarının hemen karşısında, (Anamur Burnu’na 65 km mesafede) tabiri caizse burnunun dibinde yer alan Kıbrıs Adası, jeopolitik açıdan hassas bir konuma sahiptir ve bu nedenle de K.K.T.C.nin yaşatılması, bölgesel bir güç olan Türkiye’nin stratejik bir hedefi durumundadır. Türkiye’nin bu jeostratejik hedefinden vazgeçmesi demek, Kıbrıs’ın bir “Yunan Adası” olması demektir. Bu nedenlerle, Kıbrıs Türkiye’nin millî davasıdır ve bu davadan taviz verilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, K.K.T.C. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, eğer Kıbrıs Türk toplumunun Rumların hâkim olacağı bir devlete azınlık olarak yamalanmasını istemiyorsa, elindeki kozları çok iyi değerlendirmeli, Türkiye’nin garantörlüğünü ve Ada’daki askeri varlığını bir destek olarak görmeli ve nihayet Rumların gizli emellerini çok iyi tahlil etmelidir.

http://www.turkocagi.org.tr/modules.php?name=Yorumlar&pa=showpage&pid=289

Share This:

KIBRIS NEREYE GİDİYOR?” hakkında 22 yorum

  1. Hey there! I’ve been reading your weblog for some time now and finally got the bravery to go ahead and give you a shout out
    from Dallas Texas! Just wanted to mention keep up the great work!

  2. Undeniably consider that which you stated. Your favorite reason appeared to
    be on the web the simplest thing to have in mind
    of. I say to you, I definitely get annoyed while people consider concerns that they just don’t recognise about.
    You managed to hit the nail upon the highest and also defined out the whole thing with no need side-effects , other people could take a signal.

    Will probably be back to get more. Thanks

  3. I’m very pleased to uncover this page. I need to to thank you
    for your time for this particularly wonderful read!!

    I definitely liked every little bit of it and i also have you saved as a favorite to check
    out new stuff on your blog.

  4. Thank you for another fantastic post. The place else may just
    anyone get that type of info in such a perfect way of writing?
    I’ve a presentation subsequent week, and I’m at the search for such
    information.

  5. Wonderful goods from you, man. I’ve understand your stuff previous to and
    you’re just too fantastic. I really like what you have acquired
    here, really like what you’re saying and the way in which
    you say it. You make it enjoyable and you still take care of to keep it smart.
    I can’t wait to read far more from you. This is actually
    a wonderful site.

  6. We’re a gaggle of volunteers and opening a new scheme in our community.
    Your web site offered us with useful information to work on. You have done
    an impressive activity and our whole community will be thankful
    to you.

  7. Its such as you learn my thoughts! You seem to know so much about this, such as you wrote the book in it or
    something. I feel that you just could do with some p.c. to drive the message home a little
    bit, however other than that, this is fantastic blog. A great read.
    I’ll definitely be back. scoliosis surgery https://0401mm.tumblr.com/ scoliosis
    surgery

  8. Hey There. I found your blog using msn. This is an extremely well written article.

    I’ll be sure to bookmark it and come back to read
    more of your useful info. Thanks for the post. I will definitely return.

  9. Hello there, I found your web site by means of Google even as searching for a related topic, your website came up,
    it seems to be good. I’ve bookmarked it in my google bookmarks.

    Hello there, just became aware of your blog via Google, and located that it’s truly informative.
    I am going to watch out for brussels. I’ll be grateful should you continue this in future.
    Many people will likely be benefited out of
    your writing. Cheers! https://parttimejobshiredin30minutes.wildapricot.org/ part time jobs hired in 30 minutes

  10. Thank you for the good writeup. It in fact was a
    amusement account it. Look advanced to far added agreeable from you!
    By the way, how can we communicate?

  11. It is the best time to make some plans for the future and it is time to
    be happy. I’ve learn this submit and if I may I desire to suggest you some
    attention-grabbing issues or tips. Maybe you could write subsequent
    articles regarding this article. I desire to read even more issues about it!

  12. What’s up Dear, are you genuinely visiting this website
    on a regular basis, if so then you will definitely get good
    know-how.

  13. Wonderful web site. Lots of helpful information here. I am sending it
    to some friends ans also sharing in delicious. And obviously, thank you in your sweat!

Bir cevap yazın